18 Mart 2021 Perşembe

Türkiye'de inanç karmaşası

 

      Son yıllarda görülüyor ki; Türkiye’de insanlar ciddi bir inanç karmaşası içerisinde. Bu karmaşanın sonunda ya zirveyi yakalarız ya da dibi görürüz, ortası olmaz diye düşünüyorum… Bu karmaşanın sebebi nedir diye düşündüğümde de aklıma iki ana neden geliyor; bir: okumamak, iki: tefrit-ifrat…

      Evet, Türk Milleti olarak o kadar ilginç bir noktaya geldik ki; inanılması güç, tam bir yol ayrımı!
Okumuyoruz!  İnandığımızı söylediğimiz kitabın oku emri ile başladığını hepimiz ‘’biliyoruz’’ çok şükür!
Hatta o kadar iyi biliyoruz ki, içinden bir tane sureyi bile ezbere bilmeyenlerimiz, en iyi din alimi oluveriyor tartışmaya gelince! Efendim, bilmediğimizi bilmeme (bilmediğimizi kabul etmeme) sorunu yaşıyoruz! Okumadan, sorgulamadan, kulaktan dolma  bilgilerle yaşamaya/inanmaya çalışıyoruz; e bir yerde eksik ya da hatalı ulaşıyor tabi o bilgiler!.. Sonucunda ne oluyor? Müslümanlığa inanıp Hristiyan yahut ateist gibi yaşıyoruz…  Hayır, ben burada ufak tefek hatalardan yahut nefsani mücadeleden değil, başlı başına cahillikten, yozlaşmadan söz ediyorum. Değilse ki hangimiz dört dörtlüğüz?..
     Bu yozlaşmalara örnek vererek  bir tartışmaya sebebiyet vermek istemiyorum zira kusur bulmaktan kolay bir şey yok!..  Ayrıca, kusurlu olanlar olarak kusur aramaktan da vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorum! ‘’Kusur, bulanındır.’’ diyordu okuduğum bir yazıda yazar ve devam ediyordu, ‘’kusur, insanın kendisinden aksedendir (yansıyan);  kendinde ne varsa herkeste/her şeyde onu görür.’’ Tabi her ne kadar bunu kendime telkin etsem de nihayetinde kulum, bazen bu yanlışa düşüyorum. Fakat bunun yanlış olduğu bilinciyle yol alıyor, gayret gösteriyorum. Önemli olanın da bu olduğunu; hatasız olunamayacağını fakat hataların da normalleştirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yozlaşmalara örnek vermektense ‘’doğru olduğunu düşündüğüm’’ metodu öneriyorum; okuyalım efendim, okuyalım! En başta okuyalım lakin ‘’yaratan Rab’’bimizin adıyla okuyalım! Ne zaman yanlışa düştüğümüzü hissetsek, bir tereddüdümüz olsa yeniden yönelelim/okuyalım! Kalabalıktan sesler yükselecek, kulak verelim, yine okuyalım! Ne zaman bir vicdan muhasebesi yapsak yine okuyalım! ‘’Mışlı, mişli’’ cümleler kuracaksak isim vererek, delil getirerek kurmaya çalışalım…
     Okuduk, bitti mi? Hayır, tam olarak başladığımız yer burası; ayetin, yaşamın başladığı!
Okuyunca anladığımızı değil, bilgi edindiğimizi bilelim öncelikle. Ve anlayıncaya kadar, yine okuyalım. Anlamak;  gayretimize, gayretimizin içinde samimiyetimize ve onunla birlikte niyetimize esir olan. Okumak… Bazen bir harf, bazen bir yol ama mutlaka hepsini okumak… Mevzu sadece mürekkep yalamaksa Ebu Cehil, yani cahillerin babası orada; devrin okuma yazma bilen nadir kişilerinden. Fakat onu cahillerin babası yapan ne? Düşünelim...
   Tefrit ve ifrat! Son yıllarda görüyoruz ki ülkemizde, gelenekci yapıdan gelenleri aşırıcılıkla suçlayıp aşırıya giden ve ‘’çağdaş islamcı’’ görüntüsü vermeye çalışan bir gurup zuhur etti. Bunlara göre, gelenekçilerin söylediklerinin çoğu abartı, din dışı, hurafe idi ve bunun da ötesinde ki iddiaları; gelenekçiler, din tacirleri idi! Bahsettikleri kişiler tam olarak böyle midir bilemem. Elbette ki söylediklerinde doğruluk payı var, yok da diyemem lakin yanlışa yanlışla gitmek, kesin çizgilerle hüküm vermek doğru mu? Ayrıca gelenekçilerin aşırılığına, katılığına serzenişte bulunup dini  bu kadar eğip bükmek de ne ola? Aşırılığa karşı durup eğip bükerek aşırıya gitmek!.. ’’Çağdaş İslamcı’’ anlayışın Türkiye’de ki İslam anlayışını nerelere getirdiği ortada! Gelenekçilerin de bunlara davetiye çıkartıp neye sebebiyet verdikleri ortada! Birde biz ‘’ortada’’ ( ne tefritte ne ifratta) olabilsek!..

 


15 Mart 2021 Pazartesi

İki Güzel Dizi...

İzlediğim dizi sayısı, yerlisi yabancısıyla yüzleri geçmiş binlere dayanmıştır diye tahmin ediyorum... Bu kadar çok yapıt içerisinde çokca güzel diziden bahsedebilirim lakin izlenilmesi gereken iki muhteşem dizi, iki büyük yapıttan bahsetmek istiyorum bugün zira ikisi o kadar dizi içerisinde bambaşka bir yerde benim için...
Biri; ülkedeki en büyük sorunlardan olan kutuplaşma sorununun "asıl kökenini" anlamamız için büyük bir rehber ve lezzetin dimağı olan edebiyatın o muhteşem tasviri. Diğeri; manaya ulaşmada, içe yolculukta gönle dokunan bir tebliğ çalışması.
Sabırla izlenildiğinde; hem aklı hem de gönlü doyuracak bir emek. Tabi gönlü aç(ık) olanlar için...
   Evet, hangi dizidir bu kadar önem atfettiğim, övmeye değer görüp vakit ayırdığım yaşamlar/diziler...
Birincisi; sağ-sol çatışması, alevi-sünni kavgasının anlatıldığı ve isminden de anlaşılacağı üzere yedi güzel edebiyat adamının tasvir edildiği, yaşatıldığı "Yedi Güzel Adam" isimli dizi. Konuyu söyledim diye hemen tadınız kaçmasın, izlerseniz büyük süprizlerle karşılaşacaksınız...
İkincisi; geçmişimizin dimağlarından iki büyük isim, iki adaş!.. Yunus Emre ve Tapduk Emre'nin hayatının konu edinildiği, tasavvufi bir dizi; "Yunus Emre Aşkın Yolculuğu"...
   Kötülüklerin gün be gün arttığı şu yüzyılda, içimizi iyiliklerle doldurmamıza vesile olabilecek yapıtlar. İzlemeniz ve izlettirmeniz temennisi ile...

11 Mart 2021 Perşembe

DOKUNANLAR...

"İnsan, kirli bir nehirdir; kirli bir nehri kirlenmeden içine alabilmek için deniz olmak gerekir."                                      (NİETZSCHE)

10 Mart 2021 Çarşamba

DOKUNANLAR...

Ahlâkî sorunlar, siyasi tedbirlerle ve hukuki yöntemlerle çözülmez, çözülemez.
                                        İHSAN FAZLIOĞLU

9 Mart 2021 Salı

DOKUNANLAR...

 Ne beyân-ı hâle cür'et, ne figâna tâkatim var!
 ( Ne halimi anlatmaya, açıklamaya cesaretim ne de bağırıp çağırmaya dermanım var! )

Ne recâ-yı vasl'a gayret, ne firâka kudretim var!
( Ne dönüp kavuşmak için çabam ne de ayrılıp uzaklaşacak gücüm var!)

                                                                                                        (Enderunlu Vasıf Efendi)

8 Mart 2021 Pazartesi

7 Mart 2021 Pazar

İnananlar için, "İçki kötülüklerin anasıdır.''; İnanmayanlar için, DSÖ


     İnsanların psikolojisini terbiye edemediğiniz sürece hiçbir ceza, suçun/kötülüğün işlenmesini engellemede kesin çözüme ulaştırmayacaktır. Cezalar, işlenen suçun karşılığıdır lakin suç işlemeyi engellemede tam anlamıyla bir çözüm teşkil etmezler. Elbette göz önünde işlenen birçok suç için cezalar büyük oranda caydırıcı önlem. Ya kapılar arkasında işlenen suçlar?
     Evet, çözüm nedir? Çözüm; denetlemenin, beşeri bir boyuttan vicdani bir boyuta taşınması ile sağlanabilir. Vicdani boyuta taşımanın yolu nedir? Ahlâkî bir yaşam toplumu oluşturmaktır. Ahlâkî bir yaşam  oluşturmanın yolu nedir? Bilişsel davranışın önündeki engellerden kurtulmak. Nedir bu engeller? Öncelikle alkol! Kendinizi ne olarak tanımlarsanız tanımlayın; ister seküler, ister muhafazakar, isterseniz de ikisinin arasında... Alkol, bilişsel davranışın önündeki en büyük engeldir. Bunun da yine en büyük kanıtı, seküler bir kurum olan DSÖ'dür. DSÖ'nün, Türkiye'nin de içinde bulunduğu 30 ülkede yaptığı  2019 araştırmalarına göre; şiddetin %85'i, kadına yönelik şiddetin de % 70'i alkollü iken işlenmektedir. Hâl böyle iken kuru kuruya " kadına şiddete hayır" sloganları atmak, "bizim sadece sloganlarda iyi olduğumuzun" en büyük delilidir. Slogan atmak kolaydır zira sürekliliğe ihtiyaç duyulmaz ve samimiyet gerektirmez. Ama çözüme ortak olmak, sebebi ile mücadele etmek zordur zira süreklilik ve konfordan ödün vermeyi gerektirir; samimiyet işidir...
     Evet, iman edenlerden isek zaten sorun yok. Hadiste de belirtildiği gibi: içki kötülüklerin anasıdır.İman edenlerden değilsek de DSÖ'nün yaptığı araştırma ortadadır... Yani bu kez, iman edip etmemek de kurtarmıyor; sonuç aynı...
     Ayrıca geçenlerde bir reklam gördüm, sözde kadınlar günü içinmiş bu reklam; kadının biri, kadeh kaldırıp kadına şiddet konusunda ahkam kesiyor, sloganlar atıyor! İlk önce inanamadım; nasıl sorunun kaynağıyla çözüm arıyorlar, sorunu görmezden geliyorlar anlam veremedim. Kimsenin işlediği günahla da derdim yok zira günahkar olmayanımız da yok. Ayrıca söylediğim gibi, DSÖ'nün araştırması da ortada. Ama öyle rakı kadehleri ile slogan atıp kadınlar üzerinden prim kasmayın, derdiniz kadınsa rakı kadehlerinizi yere atın da samimiyetinizi görelim!.. 

Bir başka konu da; bazı sözde Kadın Hakları Dernekleri, tam bir fecaat! Lakin bu konuya sonra değineceğim...

4 Mart 2021 Perşembe

SONUNDA

 Bir gündüz vakti kayboldum karanlığında;

Henüz güneş de batmış değildi!

Ufukta gemiler yelkenli, rüzgarsa yolunda.

Yolunda olmayan tek şey bize ait;

Biz ise yolun sonunda!


Bende bir ömürdü bu etki

Sende, bir lâhza!

Öyle ya, ömür dediğin nedir ki?!

Bitti, sonunda...


3 Mart 2021 Çarşamba

DÜZEN

 Var mıdır her şeyin bir kuralı?

Keskin çizgilerle mi çizilir sınırlar? 

Hiç şaşmamış mıdır düşünce 

Yahut hedefe atılan ok? 

Kurallara göre mi hareket etmeli? 

Yahut etmeli mi kuralları def?..

2 Mart 2021 Salı

''DÜŞ''ENLER (DÜŞÜNCELER) ve DOKUNANLAR

Hakikat hakkında yapılan yorum, kişinin bakış açısıyla da doğru orantılıdır; güneş yakıyor diyenler de olur, ısıtıyor diyenler de... 

'' 'Anlamak' yalnızca 'idrak' sorunu değildir; aksine, çoğu kez bir 'niyet' hatta bir 'ahlak' sorunudur. '' 

                                                                                                       (İhsan FAZLIOĞLU)

1 Mart 2021 Pazartesi

Dokunanlar

''Azad olmanın en büyük anahtarı, kul olmaktır.'' (Teoman DURALI)